- 14-02-2016 19:27
- 110
İlk olma saplantısı mıdır nedir anlamadım, Ekvador’u ilk ziyaret eden Cumhurbaşkanımız çok değil daha bir hafta önce Ekvador Devlet Başkanıyla yaptığı ortak basın açıklamasında yine çatacak birilerini buldu.
Lakin insan bazen çattığı yerde kendisini bulduğu oluyor. İnsan durur bir düşünür. “Falankese filanca mevzudan sataşıyorum ama dur bakalım o sataştığım mevzunun benzerini yapıyor muyum?” diye düşünür.
Bakın ne demiş taa Ekvatorlardan; "Binlerce yıllık kadim mirasa ev sahipliği yapan şehirler, kütüphaneler, ibadethaneler Suriye'de tamamen yıkılmış, harap olmuştur. Tabi sormak gerekiyor, UNESCO nerede? Bütün bunlara karşı tavır takınmanız gerekmiyor mu? Tarih yok oluyor, kültür yok oluyor, insanları zaten söyledim. Bütün bunlar karşısında yeri geldiği zaman bir kaza, bir ördeğe petrol yığınları arasında ölüyor diye kıyamet koparanlar, dünyayı ayağa kaldıranlar, 400 bin insanın öldüğü Suriye'de ses çıkarmıyorlar. Aynı şekilde bütün bu tarihi miraslar gidiyor, ses çıkarmıyorlar. Bizim canımız yanıyor"
Hakket UNESCO nerede?
Belli ki onu barajlara gömmüşüz soluğunu kesmişiz olamaz mı? Mesela IIısu Barajına ya da Diyarbakır Surlarına mı gömdük. Doğrudur canımız yanıyor. Ama biz o yanan canın içinde yaşıyoruz.
Yalanın bini bir para derler eskiler. Böyle bir siyaset yok. Kameraları bulduğunuz yerde önünüze gelene sataşın sonra da o sataşıp efelendiklerinizle ahbap çavuş olmaya kadar vardırın işi.
UNESCO nerede deme hakkını ancak ve ancak UNESCO’yu Hasankeyf’e çağırdıktan ve Hasankeyf’teki tarihi baraj sularına gömmekten vazgeçtiğinizde diyebilirsiniz.
UNESCO’yu önce tarihi Diyarbakır Surlarına çağırın ardından Suriye’ye gönderin.
Suriye’de yıllardır süren gerçek bir savaş var ve o savaşın içine dahil olmayan kimse kalmadı. Rusya derseniz orada, İran, Amerika, İŞİD, PYD, YPG, Türkmenler, Türkiye herkes orada. Adı konmasa da aslında çok uluslu bir dünya savaşı sürüp gidiyor.
Elbette bu durumda dahi arzu edilmez tarihi miras korunmalıdır ama gel gör ki bu UNESCO’ya hatırlatan yüz binlerce yıllık Hasankeyf tarihini 50 yıllık ömrü olan bir barajın sularına gömen bir iktidarın başı olamaz, olmamalıdır.
Birbiriyle kıyas edilemez iki farklı ölçekte savaş sürüp gidiyor.
Biri çok uluslu bir dünya savaşı diğeri bir devletin hendek savaşları.
Şimdi hendek savaşında sokakları tutmuş silahlı 100 PKK’liye karşı yürütülen operasyonda yerle bir edilen Diyarbakır Sur içindeki tarihi görmeyenler, suya hükmetmek, sözüm ona enerji açığını kapatmak derdiyle Ilısu Barajına gömülen Hasankeyf’in tarihini görmeyenler tutup da UNESCO’ya hangi yüzle Suriye’yi ve o dev ölçekli savaşın tarihi tahribatını hatırlatıyor.
UNESCO’nun dünya mirası sayılması için gerekli gördüğü 10 şarttan 9’unu karşılayan Hasankeyf’in UNESCO’ya dünya mirası sayılması için başvurusuna bile taş koyan bir iktidar ve başı hangi yüzle UNESCO’ya adres gösterir.
Hasankeyf'in UNESCO’ya alınması için yapılan başvurular, Kültür Bakanlığı üzerinden yapılması gerekir ki hükümet bugüne kadar sulara gömeceği bir tarih için UNESCO’ya başvurmadı ve başvurmaz.
HDP Batman Milletvekilleri Saadet Becerikli ve Ayşe Acar Başaran’ın, Hasankeyf’i yok edecek olan Ilısu Baraj Projesini tartışmaya açmış olmaları Hasankeyf’i gündemde tutmak adına önemli de olsa bir sonuç alınacağı kanaatini taşımıyorum.
Ama Ayşe Hanımın Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu’na cevaplaması isteğiyle verdiği soru önergesi belki de Hasankeyf’i kaç kuruşa sulara gömdüğümüzü anlamak adına yeniden hatırlatıcı ve aydınlatıcı olacaktır.