- 16-01-2019 18:17
- 34
Verginin niçin alındığını eleştirmeyerek verilmesi gerektiğini belirteyim.
Günümüz vergilerin büyük çoğunluğu Kur'an ve sünnete yeri olmadığı ve bir kısım verginin ise sıkıntılı olduğunu da bir gerçektir.
Belki Cumhuriyetin kurulmasından sonraki dönemlerde ülkenin kalkınması, ekonomik yünden güçlenmesi, iş imkânlarının artması vb gerekçelerle toplanan vergiler makul görünse de günümüz için bu gerekçelerin olmadığıdır.
Günümüzde devletin yatırım politikasını bırakması, mevcut fabrikaların özelleştirilmesi ve ekonomik politikalarına bakıldığında bir kısım verginin alınmasının geçerli bir sebebi olmadığıdır.
Vergileri toplana ve kullanmakla yetkili olan iktidar hakkaniyet ölçüsüne uymalıdır.
Vergi oranları ve kapsamını belirlediğinde adilane olmasına dikkat edilmelidir.
Millet; bana yetki verdi, meclis onayladı, kanuna uygun deyip işin ahiret boyutu unutursa Mahkeme-i Kubra da sıkıntı çekeceğidir.
Kamu hizmetlerine harcanmak üzere devletin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya ya da kimi maddelerin, hizmetlerin fiyatları üstüne ekleyerek dolaylı yoldan yurttaşlardan topladığı paraya vergi denir.
Halkın oylarıyla iktidar olanlar, vergileri belirleme, toplama ve harcamaya yetkilidirler.
İslam dini açısından uygunluğu işin uzmanı kişiler tarafından ise:
Buna göre "vergi, amme menfaat ve işlerinin tanzimi mevzu bahsolduğu hususlarda, fertlere yüklenen bir mükellefiyettir" (Salih Tuğ, "İslâm’da Vergi Hukukunun Tekevvünü", İslâm Medeniyeti Mecmuası,1967, I, 1/25) Veya "umumi masrafların yükünü fertler arasında dağıtmak için başvurulan bir usuldür" diye tarif edilebilir (Cezmi Erçin, Muhtasar Maliye İlmi ve Maliye Mevzuatı, İstanbul, 1935, 105).
Yine Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde ise:
a-Müslümanlarla ilgili vergiler.
b- Gayr-i Müslimlerle ilgili olan vergiler olmak üzere iki kategoride mütalaa edilirler.
Zekât, Öşür, Sadaka gibi ibadet manasını da taşıyan vergiler Müslümanların vermek zorunda oldukları dinî mükellefiyetlerdir.
Buna karşılık Cizye ve Harac da Müslüman olmayanların ödemeleri gereken malî vergilerdir.
Bu vergileri ödeyen gayr-i Müslimler, buna karşılık mal ve can güvenliği elde ederler. Binaenaleyh bu vergileri veren kimse ile savaşılmayacağı gibi onlara gelecek olan her türlü tehlike de bertaraf edilir (Geniş bilgi için bk. Kazıcı, a.g.e. 28-37; Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib el-Basrî el-Mâverdî, el-Ahkâmu's-Sultaniyye, Mısır 1909, 127-128).
Ülkemiz; laik, demokratik Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı bir devlet olduğunda yasaları da bu ilkelere uygundur.
Ülkemizde belirlenen, toplanan ve harcanan vergiler devletin yasalarına uygunluk ilkesine göre olsa da hakkaniyet ölçüsünde olması ise elzemdir.
Toplanan vergiler; Yol, su, elektrik, okul, hastane, güvenlik gibi hizmetlerle geri dönmelidir.
Acaba ülkemizde öyle mi?
Devletin istihdama yönelik yatırımlarda çekilmesi, özelleştirme ile mevcut yatırımların satılması, yap işlet devret modeli ile birçok hizmetin paralı hale gelmesi kısmen öyle olmadığıdır.
Yapılan; köprü, tünel, havalimanı, şehir hastaneleri gibi yerlere beli kota vermesi ve bu katanın altına inildiğinde devlet tarafından destek verilmesi yanlıştır.
Yine teşvik adı altında firmalara, işletmelere verilen yardımlar da doğru değildir.
Vergi toplama konusuna gelince;
Gelirinden vergi alınan şahıs, özel ve tüzel kişilerden tüketimlerinden de vergi alınması yine yanlıştır.
KDV dediğimiz vergi türü ise verginin vergisi gibi ayrı bir sıkıntıdır.
İşverenlere teşvik adı altında yardım yapılmaması gerektiği gibi, vergi yüklerinin hafifletilmesi ve bir kısmının alınması gerektiğidir.