- 13-02-2017 20:11
- 134
Referandum tarihi belli oldu. 16 Nisan Türkiye için kritik bir tarih.
Kısmen Başkanlık Sistemi diyebileceğimiz yeni bir idari model ile karşı karşıyayız.
Osmanlının son demlerinde beliren bürokratik ve askeri vesayetler 16 Nisan tarihi itibari ile inşallah son bulacak.
İttihat Terakkinin Osmanlının yıkılmasına ve kısa sürede işgal edilmesine neden olması dönemin askeri ve bürokratik vesayetinin ürünüdür.
Abdülhamit’in otuz yıllık Osmanlı idari başarısına sekte vuranlar Batı devşirmesi olan İttihat ve Terakki üyeleri oldu.
Maalesef memleketlerine ve insanlarına ihanet ettiler.
31 Mart vakası hakeza bir vesayet ürünü harekât oldu.
Selanik’ten hareket edip iktidarı yıkan ve Batı’nın sömürgesine açan askeri vesayet idi.
Yaklaşık 1 asırdır, vesayetler Türkiye’nin başına çöreklenmiş durumdadır.
Öncesi Osmanlının yıkılışına neden olmaları ve aynı zihniyetin Türkiye’nin kuruluşu ile devam etmesi Batı’yı şekilsel taklit geleneğinden kaynaklandı.
Tek parti iktidarları İttihat Terakki ile başladı, CHP ile devam etti.
İttihat terakkinin şekilsel batı taklitçiliği, elitist üstünlük anlayışı, baskıcı ve totaliter anlayışı 1950 yıllarına kadar devam etti.
İkinci Dünya sonrası Dünyanın şekillenmesi, tek parti yönetiminin baskıcı rejiminin daha fazla süremeyeceği ve son noktaya gelindiğinin anlaşılması ile kerhen de olsa iki partili sisteme geçildi.
“Cumhuriyetin sahibi biziz, istediğimizi yaparız!” mantığını güdenler; öyle bir seçim sistemi uyguluyorlardı ki; seçimlerde oyların açık, sayımının ise gizli yapılması gibi anti demokratik uygulamaları ile başarı kazandıklarını zannediyorlardı.
Oysaki 1950 iki parti seçimlerinde durum ortaya çıktı.
Halkın oyu “Gizli oy, açık sayım” seçim sistemi ile ortaya çıkmıştı. Jakoben anlayış yıkılmıştı.
Ancak vesayet devam edecekti. 1960, 1971,1980 Askeri darbeleri vesayetin askerin eliyle devam ettiğini gösteriyordu. Asker tek başına değildi, bürokrasi yapılan darbeler de yardımcı idi.
“28 Şubat, İnternet Andıcı” gibi tahakkümler halkın iktidara gelmesini önleyen darbelerdi. İttihat Terakki zihniyeti Batı’ya yüzünü çevirirken halkına sırtını dönmüştü.
Halkın, iktidarı belirlemesini istemiyorlardı.
Zira kontrolün hep kendilerinde olmasını istiyorlardı. Biz biliriz, biz yönetiriz diyorlardı.
“Halkın oyuyla bizim oyumuz nasıl bir olur?” diyenler “Halk bilmez ve seçemez!” diyenler fildişi kulelerdeki tahakkümlerinin Batı desteği ve yönlendirmesi ile sürmesini istiyorlardı.
Ancak her türlü zulmün sonu olmalıydı. Sarıkamış’ta 90000 insanın yok yere ölmesine neden olanların tahakkümü bitmeliydi.
İşte beklenen an 16 Nisan.
Halkın seçtiği kimse o iktidara gelmeli. Jakoben anlayışlar, elitist görüşler bitmeli artık.