VİCDAN ZORBALIĞA KARŞI

Yakın zamanda tanıdığım ve değer verdiğim güzel bir adam güzel bir kitap önerdi hatta önermekle de kalmadı doğrudan hediye etti ve belki kitapçı raflarında görsem ve Ortaçağ sonlarında Hiristiyan dünyasına ilişkin bir tarih kitabı olduğunu bilsem, elimi uzatıp da okumaya yeltenmeyeceğim güzel bir kitapla tanışmama vesile oldu.

Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castellio Calvin'e, Stefan Zweig’ın eseri.

Daha önce farklı kitaplarını okuduğum ve yabancısı olmadığım bir yazarın, Fransız Reformcu Jean Calvin’in ve ona karşı mücadele eden humanist  Sebastian Castellio’nun düşmanına benzemeden ve onun zorbaca yöntemlerine başvurmaksızın mücadelesini ve yaşananları konu ediniyor.

Eminim ki kitabı her okuyan açık, zeki ve acımasız bir zorba tanımına karşılık gelen Calvin’in isminin yerine kendi zorbasının, diktatörünün ismini koyup öyle okumuştur kitabı.

Ben de öyle yapacak oldum ama daha sonra vazgeçip Calvin isminin en çok kime yakıştığını anlamak için kitabın bütününü okumanın sonrasına erteledim düşüncemi.

Öyle ki bir değil birden fazla Calvin’e tanıklık ettiğimi düşünüyorum.

Yaşım çok değil ama buna rağmen yaşadığım coğrafyanın kaderi şu kısa ömrümde birden fazla Calvin’i çıkarmıştı sahneye. Ve her bir Calvin, öncülleri gibi bir değil binden fazla hümanist din adamı Miguel Serveto ve benzerini diri diri yakmış ve bu küller üzerinden diktasını ve zorbalığını yüceltmişti.

Ama tüm bu Calvinlere karşı mücadele örneği olan ve “bir insanı öldürmek, asla bir öğretiyi savunmak demek değildir: bir insanı öldürmek demektir” Diyen duru bir hoşgörü örneği Sebastian Castellio’nun yerine koyabileceğim bir isim bulamadım.

Ya da her bir Calvin’e karşı mazlum bir vicdan olarak doğup eline iktidarı alınca Calvin zorbasına dönüşmeyen bir isim bulamadım.

Türkiye’nin yakın siyasi tarihine ve daha da yakınına baktığınızda Castellio’nun söylemiyle sahneye çıkıp Calvin’e dönüşen ve zorbalığın çıtasını yükselten siyasi figürlerin ismini ve kurbanlarının sayısını zikretmeme gerek yok.

Felsefe, hukuk, mantık eğitimi görmüş Hristiyan bir din adamının samimiyetle, inançla çıktığı yolda nasıl oluyor da o günün Avrupası’nda bir tirana zorbaya dönüştüğünün en güçlü örneklerinden biri Jean Calvin.

“Adaletsiz ve diktatörce yönetenler de, yine tanrı tarafından insanların günahlarından dolayı onları cezalandırmak için görevlendirilmişlerdir.” Diyen bir adam, kendini tanrının cezalandırıcı eli olarak görme cüretini gösterebilen bir adam, bütün zorbalık ve günahına tanrısını suç ortağı kılabilecek bir tiran.

Bu tiran ve zorbanın peşinden sürüklenip ona teslim olan bir Avrupa.

Nasıl oluyor da bütün insanlık bu ve benzeri zorbalara teslim olabiliyor ya da sandıktan bilmem yüzde kaç oy çıkarabiliyor.

Bu soruya kitaptan bir alıntıyla cevap vermek gerekirse:

"Her zaman etkileyici olan şeylere kapılan insanlık, asla sabırlı ve adil olanlara değil, sabit fikirlilere, kendi hakikatlerini mümkün olan tek gerçek, kendi iradelerini dünya kanununun temel biçimi olarak ilan etme cesaretini gösterenlere biat eder."

Bu kitabı okuyun, belki sizi de kendi Calvin’inize karşı cesaretlendirir. Ya Serveto ya da Castellio’ya dönüştürür.  Şunu da unutmamak gerekir ki Calvin’in diri diri odunların ortasında yaktığı Serveto olmayı göze alamayan Castellio da olamaz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ