- 21-09-2016 21:30
- 21154
İnsanı yakanlar, işini yakanlar, aşını yakanlar, yürekleri yakanlar, ocakları yakanlar, hürriyeti yakanlar, ciğerleri yakanlar, anız yakanlar…
Böyle bir dua, yerinde bir dua mı bilmiyorum!
Çünkü orta denebilecek yaştayım ve bugüne kadar, haksızlık yapan, zulüm yapan, haktan kaçan, karıncaya bile çelme çakan hiç kimsenin karşılığını almadan öldüğünü görmedim!
Bayram günü gözlerinin önünde babası şehit edilen küçük Samet’in cenazede haykırdığı İbrahim Süresi 47. Ayetinde “Allah kimsenin yaptığını yanına bırakmaz” diyor!
Allaha inanan herkes buna inanır!
Allah’a inanmayanlar da yakın ve uzak tarihe bakabilir!
Zerre kadar haksızlık edenlerin nasıl haksızlıklara gark olduğunu, zulüm edenlerin zulme uğradıklarını, haram yiyenlerin haramilerin insafına bırakıldıklarını…
Firavuna bakın, Nemrud’a, Karun’a Ebu Cehil’e, Ebu Leheb’e Sezar’a, Neron’a, Hitler’e, Saddam’a Stalin’e Şaron’a, Peres’e….
Hepsi de sarsılmaz denen güç kuvvetten, rezil ve zelil bir hale düştüler!
Biz sadece bu tarafta ki hallerini gördük, karşıda ki hallerini Allah bilir!
Günlük yaşantımızda da bunlardan çoktur. Ceza, bazen gecikir gibi görünür ama bu onlar için bu hafifletici değil ağırlaştırıcı bir durumdur.
Vukuat işlediği anda cezasını çeken, dersini alır, kuyruğu üzerine oturur.
Cezası ötelenenler ise gafildir, vukuata devam eder, suçunu ağırlaştırır, kendini en güçlü sandığı anda en beklenmedik yerden alır darbeyi!
İşte o darbenin telafisi yoktur!
Yaradan’ın da şakası yoktur!
Net hükmü koymuş “herkes en ufak fiilinin karşılığını alacak” demiş!
Gecikti diye sevinmeyin, korkun!
Otuzlu yaşlarımda kulaklarımda ki basit bir sorun için doktora gittim.
Dr. “burnun kırık” dedi.
“Ne alaka, burnumdan bir şikâyetim yok ki” dedim.
“Burnuna hiç darbe aldın mı?” dedi, “hayır” dedim.
“Ne kaza geçirdim, ne de kavga ettim”
Burnumun bir tarafını kapatıp, nefes almamı istedi, alamadım.
Hemen tomografiye gönderdi. Sonuç, doktor haklıydı!
İbrahim suresi 47!
O an film şeridi gibi geçti gözümün önünden. 15’li yaşlarımda dövüş sanatlarıyla ilgileniyordum. Alanımda da gayet iyiydim.
Bir gün işyerinden bir çocukla kapıştım. Yaşıtımdı ama fiziki ve teknik üstünlük bendeydi. Onun içinde üstüne çok gittim ve hırpaladım onu!
Haksızdım ve haksız yere hırpaladım, hırpalarken, can havliyle başını savurdu, burnuma geldi. Bu benim için fiske niteliğinde bir temastı.
Ama burnum kırılmış, farkına varmamışım, 15 yıl sonra çıktı ortaya, doktor doktor dolaştım, sözde en iyisini buldum, ameliyat ettirdim. Olmamış, burun hala kırık ve hala tek taraf nefes alamıyor!
O çocuk muhtemelen hakkını helal etmemiş, tanımıyorum bilmiyorum, bilsem gider elini öper, helallik isterim!
Allah kimsenin yaptığını yanına bırakmıyor işte.
Gücü, kuvveti, makamı, toprağı, hanımı, çocuğu, güzelliği, aklı, parayı, hayvanı, havayı, suyu, işi, aşı veriyor ve bekliyor!
Hakkını verene hakkını, zulüm eden cezasını veriyor!
İmhal (tehir) ediyor ama asla ihmal etmiyor!
Gecikti diye sevinmeyin veya ümitsizliğe kapılmayın, kota dolunca, milim sapma olmaz, ne yerinde ne zamanında!
Şehirleri, ülkeleri yok eden devlet başkanlarından, gencecik bedenleri yok eden teröristlere, İslam adı altında Müslümanları kandıranlardan, anız adı altında dünyaları yakanlara kadar herkes karşılığını bulacak!
Herkesin hak ettiğini bulacağına iman(tam) ettiği bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...