YAPAY GÜNDEM ve KAYIP YILLAR

Ülkemizin olmazsa olmazları vardır.

Her ne pahasına olursa olsun yerine getirmekte mecbur olduğu hamleler ve ödevleri vardır.

Uygarlık, teknolojide yenilik, eğitimde yüksek başarı standartlarını yakalayıp kendini aşmak hedefi vardır.

Bu satır başlarını çoğaltmak o kadar mümkün ki...

Sadece hatırlatmak mealinde yazmak istedim.

Amaç konuya girmek ve anayoldan ayrılmadan yan yollara sapmak idi, gerekirse teğet geçmek bile olsa yazmak idi.

Daha önceden kendi halinde, mütevazı bir Türkiye vardı.

Ne kalkınmış ne de geri kalmış…

Dedim ya orta sınıf bir ülke ve gerçekten kendi halinde…

Her şeye rağmen millet şöyle veya böyle geçinip gidiyordu.

Döviz kanatlanıp uçmamıştı.

Altın, herkesin rahatlıkla alabileceği bir değerdi.

Bunca lüks araçlar olmasa da insanlar ucuz enerjiyle araçlarını kullanıp neşeyle yaşıyorlardı o yıllarda.

Borçlu bir ülke olmamıza rağmen…

Dolar ve Euro Milyarderi olan ağaoğullar, paşa oğullar, oğullar ile torunlar, damatlar ile enişte ve sülaleler yoktu.

Bana kalırsa bu oğullara hiç ihtiyaç da yoktu.

Neyse artık vardırlar, onları lazer ışınıyla ışınlamayacağımıza göre istesek de istemesek de vardırlar.

Muhtemelen bu gidişle bu oğullar azalmayacağı gibi artacak da, durum bunu gösteriyor. Sürüsüne bereket!

***

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da zaten itiraf ediyor.

Eğitimde rönesans ve reform niteliğinde yapmış oldukları revizyon, hedefini bulmadı.

Beklenen sonuçlar ve başarı beklentileri, hedeflere bir türlü ulaşamadı.

Üstelik Milli Eğitim Bakanları sık sık değiştirildiği halde.

Teknolojide, enerjide, sanayide halen dışa bağımlıyız.

Bu demektir ki koyulan hedefler ve siyasi demeçlerle müjde niteliğinde seçim meydanlarında verilen sözler gerçekleşmedi.

Ekonomide asla istenen hedef tutturulamadı.

Döviz ve enerji fiyatları an itibariyle grafiksel ve değer olarak ortada.

Gerçi hiç bir zaman halkın gözünden kaçırılamayacak, objektif ve net realiteler var…

Örneğin işsizlik oranı, bunlar gizlenebilir mi?

Her şey açık açık oranlarıyla ortadayken vs.

Demem o ki asli ödevler ve olmazsa olmazlar varken yeni anayasada yapılan 18 maddeyle gidilecek olan Referandum oylaması çok elzem miydi? Değil miydi? 

Bu sorumun cevabını 16 Nisan’da sandıktan çıkan EVET-HAYIR’ın oy oranları fazlasıyla cevaplandıracak.

Ben buna inanıyorum.

 Dilerim ki yüksek bir oranda seçmen sandık başına gidip ister muhalefete ister iktidara aklıselim karar ve oylarla cevapları verilsin.

Ülkemizin, birçok değişik alanda devrim niteliğinde rönesans ve reform yapması, Kafkas bal arısı gibi çalışarak sorunlarını hal etmesi gerekiyor.

Böylesi hamle ve projelere imza atılması zorunluluğu duruyorken referandum sandığı elzem miydi, değil miydi? Göreceğiz.

2015 yılı, FETÖ terör örgütünün darbe girişimi, sorumluları yakalayıp yargılama ve kadrolardan ayıklayıp temizlemeye fazla zaman ayırmakla geçti.

Şimdi diyelim ki sandıktan EVET çıktı.

İçerden ve dışardan gelecek tepkiler, siyasi demeçler, karşı koymalar, gruplaşmalar ve daha nice nice karşı tepkiler… Çık işin içinden çıkabilirsen.

Yahut çoğunluk HAYIR çıkarsa iktidarın hedef ve programları suya düşecek.

Halka şikâyet edecekler, “Bak biz şunları bunları planlamıştık yapacaktık izin ve yetki vermediniz. Tıkanmalar oluyor. Bu sistemle gitmiyor” gibi sitemler…

O halde 2017 yılı da bu duruş ve karşı duruşlarla, yakınmalarla, karışıklık ile siyasi çıkmazlarla geçerse yazık olmaz mı? Millete ve ülkemize.

Zaman harcama konusunda bu kadar cömert olmalı mıyız?

Ülkemizin ve milletimizin ihtiyaç ve beklentileri bunlar mıydı?

Demeden, sormadan, yazmadan geçemiyorum.

Bitiriyorken son ve çarpıcı bir hatırlatma;

1980 Darbesinin militarist mimarı Kenan Evren güya darbe yapmakta haklı ve zorunluymuş gibi savunma mekanizmalarının arkasına saklandığı halde uzun yıllar sonra olsa da yargılandı.

Suçlu bulundu, cezalandırıldı.

An itibariyle iyi hatırlanmıyor ve cenazesi bile beklenilen ve istenen bir protokolle ifa edilmedi.

O halde uzun yıllar sonra olsa bile bu millete, bu ülkeye zarar verenler, mutlaka gelecek nesillerce ve hukukun üstünlüğünün vermiş olduğu hak ve hukukla yargılanacak.

Bu türden siyasiler var aramızda.

Hukuki hakları oluşmasın diye isimlerini vermiyorum.

Onlar kendilerini ve bu millet de onları çok iyi tanıyor biliyor…

Öyleyse vay haline onların...

Gerek beşeri hukuktan ve gerekse ilahi hukuktan asla kaçamayacaklar.

Bizler göremesek de çocuklarımız görecek bu mutlak hakikati.

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ