- 21-03-2017 16:35
- 104
Birileri çıkmış bütün bir ülkeyi bütün bir halkı aynı tekerlemeye gömmeye çalışıyor.
STK’ları kayyumlasak da mı saklasak, kayyumlamasak da mı taşlasak. Kayyum mu, kayyım mı, yok olmadı kıyım mı bilemedim.
Önce İLKAV sonra Mazlumder’e yapılanlar gidişatın çok da iyi olmadığına dair bariz be önemli örneklerdir. Yapılanlar yapılacakların teminatı gibi görünüyor.
İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), uzunca bir süredir özellikle bir yıl önce (6 Mart 2016) Cizre’de uygulanan sokağa çıkma yasağı ve bu kapsamda yürütülen operasyonlara ilişkin raporunu açıklayınca iktidarın topuna düşmüştü.
Cizre’de yapılan gözlemlerle ilgili yayınlanan raporda “Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürecinde en az 203 insan hayatını kaybetti” denilmiş ve bu ifade hükümet ve devleti o kadar rahatsız etmişti ki devletin ve hükümetin en tepesindeki “Onların malum STK'leri bir araya gelmişler, raporlar yayınlamışlar. Bir defa bu raporları yayınlayanların ayrıca üzerine gidilmesi lazım. Sen neyin raporunu yayınlıyorsun?” diyerek Mazlumder’i hedef göstermişti.
Ve nihayet sen kendini ne sanıyorsun mealinde gösterilen hedef vuruldu.
MAZLUMDER, bir süredir talep edilmesine karşın gerçekleştirilemeyen Olağanüstü Genel Kurulu’nu, Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararıyla, 19 Mart Pazar günü Ankara’da gerçekleştirdi.
Ve bu kongrede maalesef ki Kurul’da 16 şubenin kapatılmasına, MAZLUMDER Genel Merkezi’nin Ankara’dan İstanbul’a taşınması ve Genel Başkanlığa İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan’ın getirilmesine karar verildi. Ve evet Batman da, Diyarbakır, Urfa, Van, Antep, İzmir, Muş, Bitlis, Bingöl, Şırnak, Hakkari, Sakarya, Mersin, Kocaeli, Bursa, Antakya şubeleriyle birlikte kapatılan şubeler arasında yer aldı.
Şu an iktidarda olanların her zulme uğradığında ve özellikle 28 Şubat’ta en çok sığındıkları insan hakları kuruluşu olan Mazlumder’i bu şekilde hedef göstermeleri kendi politik eylem ve söylemlerine entegre etmeye çalışmaları edemediklerinde ise topun ağzına koymaları kelimenin tam anlamıyla “kendine demokrat” ifadesini karşılıyor.
Kim söyledi hatırlamıyorum ama “Öteki için olmadıkça demokrasi olmaz der” bu sözden hareketle ifade etmek gerekirse bırakın ‘öteki’ye tahammül etmeyi, kendi içindeki en küçük farklılıkları ötekileştirip yok etmeye çalışan bir tavır ve süreçtir yaşıyoruz.
Gerçekleştirilen Kongrenin hukuksuz ve usulsüzlüğünü işin ehli hukukçulara bırakıyorum. Ama Batman Mazlumder üyesi ve delegesi bir arkadaşımızın gerçekleştirilen kongreye alınmamaya ve hatta itile kakıla salon dışına çıkarılmaya çalışmasını da sizin vicdanlarınıza havale ediyorum.
Toplamda 24 şubesi bulunan Mazlumder’in özellikle bölgemizde en faal olanlarla birlikte 16’sının kapatılmasının ortaya koyduğu resimden ve sizin bu gidişattan ne anladığınızı merak ediyorum.
Mazlumder, geriye kalan 8 şubesiyle ki dördü kâğıt üstünde olup “hiç faaliyetimiz yok kapatılabiliriz” dediği halde kapatılmayan Uşak şubesi gibi şubelerden oluşuyor.
Yukarıda zikrettiğim ötekileştirme ve yok etme çabasıyla ilgili bir diğer örnek ise 10 Mart tarihinde İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı’nda (İLKAV) kılınan Cuma namazında yapılan provokasyon. Söz konusu provokasyonda peygamberimize küfür etmeye varacak kadar yaşanan çirkinlikleri uzun uzadıya anlatmaya gerek duymuyorum ki dileyen İLKAV’ın sitesinden bütün detayları okuyabilir.
Vakıf Başkanı Mehmet Pamak’ın 28 Şubat’a atıfta bulanarak “Ancak o dönemde bile bugün yaşanan şekilde cüretkâr ve bu kadar çirkin bir saldırıya muhatap kılındığımızı hatırlamıyoruz.” Diyerek iktidar sahiplerine seslendiği şu sözlere dikkatinizi çekmek isterim.
“Bizler sizin destekçiniz de, şahsi düşmanınızda değiliz. Sürekli ifade ettik ve "Size olan muhalefetimiz şahsınıza yönelik düşmanlığımızdan değil, Allah'a olan dostluğumuzdan ve teslimiyetimizdendir" dedik.”