YARINLARIMIZ, GENÇLERİMİZDİR

Bir şekilde lüks harcamalara ve yurt dışı keyfi gezilere büyük paralan harcanıyor.

En lüks katlar, yatlar alınıyor, satılıyor.

Kurumsal firmalar yıllık kar bilânçolarını belirtip övünürken, milyarlar kazandıklarını reklamize ediyorlar.

Ancak onları analiz etsek, sorsak, kaç öğrenciye burs verip okutuyorlar diye…

İnanın hayal kırıklığına uğrarız.

Birçok kişi “eğitim ve öğretim, devletin politikası ve görevidir” deyip, itiraz edebilir.

Katılıyorum.

Mutlaka Milli Eğitimin görevidir.

Ancak, saya saya bitirilemeyecek kadar çok para kazananların, öğrenci okutmaya ve burs vermeye de bir fon ayırmalarının sakıncası ne olabilir?

Gençlerin eğitimine ve öğrenimlerine harcanacak bir miktar para yahut ayrılacak fon, parayla, maddeyle ölçülemeyecek kadar hayati önem taşımaktadır.

Burs verenler, elbette ki sıfır oranında değil.

Bir basın mensubu olarak araştırdım, burs verenler var.

Gerek kişi bazında gerekse kurumlar bazında.

Ancak mikro bazda ve çok az sayıda olmalarından ötürü bu haftaki köşeme taşıma gereği duydum.

Eğitilmeyen, okutulmayan gençlerimiz hayata atıldıklarında ne iş yapabilirler?

Hayatlarını ve istikballerini nasıl kazanırlar?

En önemlisi de bu.

Sayıları yüz binleri aşan bu gençler, potansiyel olarak suç ve suç örgütlerine yem olmuyorlar mı?

Cumhuriyet’in, yüzüncü kuruluş yıldönümünü doldurmasına ramak var.

Şunun şurasında beş yıl var.

Peki, bunca uzun yıldır, Cumhuriyet yönetiminde Nobel Ödülü almış kaç Türk Bilim Adamı var?

Normal şartlarda bir asırda, onlarca olması gerekmiyor muydu?

Peki, onlarca Nobel ödülü almış Türk Bilim Adamımız var mı?

Şüphesiz ki yok.

Ama olmalıydı.

Bizler ülkemizde kütüphanelerin çok sayıda olmasından ötürü mü sevinmeliyiz?

Yoksa hapishanelerin çoğalmasından mı?

Bu konuyu adam akıllı masaya yatırdığımızda çok üzücü istatistik verilerle karşılaşırız.

Sosyal sosyoloji ve sosyal psikoloji yabana atılmaması gereken birer farklı bilim dallarıdır ve paralel giderler.

Oysa suç ve suç unsurlarını en aza indirgemenin olmazsa olmazı, şüphesiz ki eğitim-öğrenimdir.

Ülkemiz bu konuda maalesef normal normlarla kıyaslandığında, olması gereken statüde değil.

Yarınlarımız olan gençlerimizin eğitilmelerinde gerek birey, gerek toplum olarak, özellikle bütçe ve kazançları hayli yüksek olan kurumlara çok büyük görevler düşmektedir.

Hapishanelerin ve suçların gittikçe azalması, tam aksine eğitim bilimi ve bilim insanlarımızın çoğalması, en büyük ideal olmalıdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ