YENİ SİSTEME GİRERKEN

Biz bu yeni sisteme Başkanlık Sistemi mi demeliyiz yoksa partili Cumhurbaşkanı Sistemi mi? İnanın milletin bu konuda çok aydınlatıldığını sanmıyorum.

Bu öngörüm, ileride basın ve TV kanallarında çokça dillendirileceğe benziyor.

Sanırım milletvekilleri de bu konuda çok bilgili değiller.

Ama seçildiler ve parlamentoda görev yapacaklar.

İsmini vermek istemediğim ve yeni seçilen bir arkadaşımı aradım.

Neler oluyor?

Neler planlıyorsunuz?

Sordum.

“Arkadaşın olarak değil de köşe yazarı olarak yani basın mensubu olarak soruyorum” deyince azıcık ürktü ve sesinin rengi değişti.

“İnan Mehmet Bey bizler de kendi aramızda konuşuyoruz ama tam olarak konuya hakim değiliz. İleriki zamanlarda deneme yanılma ve izleme yoluyla anlarız, konuya hakim oluruz” dedi.

“Adımı yazmadan aynen bu söylediklerimi yazabilirsiniz” dedi.

Farkındaysanız ben de adını vermeden aynısını yazdım.

Ama gerekirse ileriki zamanlarda kendisinden de izin alarak adını verebilirim.

Bu önemli konuda tekrar yazarım ama zamana ihtiyacım var.

Bekleyeceğim.

Önce, parlamentoda vekil seçilen arkadaşım bu konuda bilgilensin ve rahat bir tarzda açıklamalar yapsın.

Oysa bu konuda kitap yazabilecek kadar bilgiliyim.

Zira bu konu, aylardır yakın takibimdeydi.

Ama konunun muhataplarının yeterince bilmeyip, zaman istemeleri, bilmediklerini açık bir yüreklilikle-adını gizleyerek olsa da-itiraf etmeleri ne acı değil mi?

Sistemin en tepesindeki siyasi yetkili, bildiğiniz üzere ve sistem gereği Sayın Erdoğan’dır.

8 Temmuz ve sonrası sistemin iskeleti oluşturulacak.

Bizler de oluşacak sistemin iskeletini ve görev alacak siyasi yetkilileri göreceğiz.

Özellikle icraatlarıyla onları tanıma fırsatını bulacağız.

Dış basın, detaylı olmasa da seçimle ilgili ve tarzı ve koşulları ile ilgili sonuçlar hakkında yazıp çiziyor.

Oysa bizler bu sistemi canlı canlı yaşayacağız.

Başarılı olmaları elbette ki bizleri fazlasıyla olumlu olarak mutlu edecektir.

Ancak en realist tanımla bu Başkanlık Sistemi, halen günümüz Dünyasında icra edilenlerden fazlasıyla farklı ve aynı değil, birçok bakımdan.

Özellikle de Başkanın yetkileri ve dokunulmazlığı, kapsam alanı v.s ancak bu konuda çok fikir yürütüyor olmamın da etik ve doğru olmayacağını düşünerek sadece teğet geçmeyi uygun buluyorum.

Çünkü ben bunları yazarken an itibariyle daha tam olarak kurulmadı yeminler edilmedi.

İcraat başlamadı.

Buna rağmen yazmak falcılık ve kehanet olur bana da yakışmaz görüşündeyim kesinlikle doğru da olmaz.

Ancak vatandaşlarımızın çok büyük bir oranın da bilmediğine çok eminim.

Sadece mitinglerde ve seçim meydanlarında duyduklarıyla yetindiler kaldı ki o siyasi söylemler de asla sistem ile ilgili değildi, -cek -cak lardı, vaatlerdi.

Ama zamanla insan her şeye katlanıyor ve bilgi sahibi oluyor, olabiliyor.

Bu yeni sistemin Türk milletinin karakteristik yapısına ne kadar uygun olup olmadığını da millet ileriki zamanlarda bizzat kendi gözleriyle görüp anlayacaklardır.

Peki eski parlamenter sistemi Başbakanlığı ararlar mı?

Tekrar o eski döneme dönmek isterler mi?

Bu soruların cevabını Başkan, icraatlarıyla ve ülkeye yaşatacağı yahut yaşatamayacağı kalkınmalarla, konforla, başarı veya başarısızlıklarla ispat etmiş olup, cevabını vermiş olacak.

Asla şimdiden katmak yahut eksiltmek, şartlandırmak istemem.

Zaten seçim mitinglerinde Sayın Erdoğan’ın birçok vaatleri vardı.

Hemen hemen her konuda adaletten eğitimden, işsizlikten, ücretlilerin maaşlarına kadar dedim ya satırbaşlarıyla olsa da çok bol miktarda vaatler verdi.

Bir basın mensubu olarak millete verilen bu vaatlerin yerine getirilip getirilmeyeceğinin takipçisi olmak ve çekinmeden, korkmadan halkın hür haber alma hakkını koruyup yazmak, ama mutlaka her şeye rağmen yazmak…

MHP de sanırım kendine bu anlamda bir görev vermiş durumda.

Denetleyici, dengeleyici misyonunu yahut bu anlamları içeren açıklamalarını da yaptı.

Şimdilik sadece yakından takip edip odaklanarak, anlatılanların, verilen sözlerin hangilerinin yerine getirilip getirilmediğini izlemek yazmak ve bilgi vermek, karınca kararınca misali...

Bu arada son derece mütevazı davranan ve CHP’ye karşı verdiği sözlerine sadık kalan aynı zamanda yarışı elden bırakmayan Cumhurbaşkanı Adayı Sayın İnce’yi de tekrar tebrik edip hakkını vermek gerektiği görüşündeyim.

Ortalığı sisli puslu bir alana çevirmeye çalışan provokatörlerin oyunlarına gelmemenin çok iyi olacağını belirtmek istiyorum.

 Her şeyin, vatanımız ve milletimizin faydası olması için el ele birlikte, kardeşçe, barış huzur içinde soğukkanlılığımızı koruyup parti ayırımı yapmaksızın tüm siyasilerimizi de alkışlamak ve onlara başarılar dilemek bizim görevimizdir.

Seçilenler uzaylılar değil, Venüs veya Marstan gelmediler.

İçimizdeydiler.

Bizler her bakımdan zaten onları tanıyorduk, biliyorduk.

Sevabıyla günahıyla…

Değişen gömlek oldu ama vücut aynı vücut.

Yani insanlar, siyasiler değil de sistem değişti yahut değiştirdiler.

Yeni yüzler parlamentoda görev alacak, vekiller istisna…

Onlar da zaten bu ülkenin insanları.

Dedim ya uzaydan gelmediler.

Başarılı olanları da takdir etmek alkışlamak, onlara saygı göstermek, haklarını da vermek bizim görevimiz olsun, kadir kıymet bilmek anlamında…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ