- 07-08-2015 20:38
- 21122
Bütün yollar erken seçime çıkıyor gibi. İster adı “yeniden seçim” isterse “erken seçim” olsun fark etmez, önümüzde bir seçim var. Gerçek olan bir şey var ki, ülkenin bir an önce istikrarlı bir yola girmesi gerekir.
Ekonominin kötü sinyaller vermesi, FED’in Türkiye açısından olumsuz değerlendirmeleri ekonominin istikrarı aradığını göstermektedir.
Diğer taraftan Türkiye’nin içeride ve dışarıda yaşadığı siyasi ve sosyal olaylar da onu istikrara mecbur etmektedir.
Yeniden bir seçim olursa ülke istikrara kavuşur mu? Bu sorunun cevabı kısmen yapılan kamuoyu anketlerinde belirmektedir.
Yapılan anketler aslında oy oranlarının bir önceki seçimlere göre çok da değişmediğini gösteriyor.
Başkanlık sistemi Türkiye için faydalı mı ya da zararlı mıdır?
İşte incelenmesi gereken ve üzerinde durulması gereken konulardan biri de budur.
Bunu neden incelenme gereği duyuyoruz? Çünkü geçmişte yaşanan tecrübelerden, iktidarların ne kadar güçlü olursa olsunlar belli bir süre sonra yıpranma durumları ortaya çıkmaktadır.
Geçmişte Turgut Özal’ın Anap ile sürdürdüğü iktidarının iki dönem sonra eridiğini gördük. Şimdi de AK Parti için aynı şeyi görmekteyiz. AK Parti ile sürdürülen iktidar ve huzur belki ANAP’a göre daha uzun oldu ama netice itibari ile ilk yıllarına göre ciddi oy kayıpları yaşandı.
“Başkanlık Sistemi” Türkiye’ye istikrar ve huzur getirebilir mi sorusu üzerinde objektif düşünmek gerekir. Zira nesnel kriterler ile değerlendirilmeyen durumlarda sağlıklı sonuçlara ulaşılamaz.
Kamuoyunda tartışılan Başkanlık Sistemi öznel bir şekilde değerlendirilmektedir.
Sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkan olmasın diye karşı çıkanlar veya sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkan olsun diye taraf olanlar maalesef nesnel değillerdir.
Olası bir erken seçim veya olası bir koalisyonun uzun süreli refah getirmeyeceğine inanarak diyorum ki, Ülkenin huzur ve istikrarını daim kılmak için Başkanlık Sistemi üzerine yoğunlaşılmalıdır.
Zira geçmişte DSP-ANAP-MHP veya DYP-Refah Partisi(Refah Yol) koalisyonlarının derde derman olmadığını gördük. Hatta ekonomik krizlerin ortaya çıkmasına ortam hazırladıklarını da hatırlıyoruz.
İster “yeniden seçim” isterse “erken seçim” olarak adlandırılsın ülkenin bu tür girişimlerle zaman kaybına tahammülü yoktur.
7 Haziran seçimlerinden bu yana iki aylık süre geçmesine rağmen ne bir koalisyon kurulmuş ne de oluşturulan bir kabine var ortada.
Tüm bu belirsizlikler ekonominin zayıflamasına dolayısıyla vergilerin artıp, enflasyonun azmasına neden olmaktadır.
Bu da ekonomik yükün sabit gelirli ve dar gelirlinin sırtına yüklenmesine yol açmaktadır.