YETER AMA YETER

YETER AMA YETER

Odalar dolusu kitap, bunca basılı kâğıt…/ Akıl ve selüloz karışımı/ Hamurdan yoğrulmuş kafalarınız;/ Mezarlarınıza kapanmış vıdı vıdı konuşuyorsunuz,/ Vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı/ Kurtların, böceklerin/ çeneleriyle;

Melekler perçeminizden tutuncaya kadar da/ Konuşacaksınız…

Ben yokum, beni karıştırmayın;/ Kulaklarımı balçıkla sıvadım ben,/ Kafamın çatlaklarını, kalbimin deliklerini de/ Dualarınıza, âminlerinize…

Vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı…/ Bunca sözü nereden buluyorsunuz?/ Ne kadar çok şey istiyorsunuz,/ Ne kadar çok şey biliyorsunuz,/ Mezar taşlarından çok, efendiler,/ Kitabelerden çok.

Yeter, ama yeter,/ Ölüler için de, diriler için de!/ Susun artık, susun, siz kitaplardakiler,/ Siz sahnedekiler, siz içimdekiler!

Ayıp ama, bakın, Tanrı konuşmak için/ Sizin susmanızı bekliyor.

Ne kadar güzel özetlemiş Cahit Koytak, “Ben Yokum, Beni Karıştırmayın” adlı şiirinde.

Hala konuşuyor, cevap yetiştirmeye çalışıyorsunuz. 42 binden fazla insan öldü ve maalesef bu sayının daha da artmasından korkuluyor. Holiganlığınız ve yakanızda rozetiniz, enkaz üstünde pozlar vermeye çalışıyorsunuz.

Hayırseverliğe inanmıyorum, diyor Eduardo Galeano; Dayanışmaya inanıyorum. Sadaka dikeydir. Yukarıdan aşağıya doğru gider. Dayanışma yataydır. Diğer kişiye saygı duyar. Diye de ekler. Kaçımızda var bu vicdan, Galeano’nun vicdanı, gerçekçi biraz da öfkeli.

Ama nerde bizde o vicdan, biz gösteri budalası, biz şov delisi, biz ordaydım deme ve gösterme telaşının insanı ve insanların bunca acısını bir müze gezer gibi gezmenin meraklısı. Elinde telefon enkaza gömülmüş binlerce hayatın acısını, storylerimize durumlarımıza meze edip bakın ben de üzüldüm hem de çok üzüldüm, şu arka fonda çalan acıklı kemanın ya da türkünün namesi ciğerimi çiziyor demek için akılsız başımızı akıllı telefonlarımıza gömenler.

***

Orada olup olduğunu göstermeyen, üstünde yüreğinden başka rozeti olmayan gerçek insanları ya da sessiz sedasız gözümüze sokmadan yardımlarıyla oraya ulaşanları, sadece empatiyle bile on binlerce insanın acısına ortak olup bunu beylik can yakıcı söz ve görsellerle süslemeden yapanları tenzih ediyorum ki hiç az değiller. Allah daha da artırsın ki onları mide bulandıranlar görünmez olsun.     

Bu memlekette linç edilmek istiyorsanız, birilerine rağmen, birilerinden bağımsız bir şeyler yapmaya çalışın, iyi ya da kötü fark etmez onlardan bağımsız onların hanesine yazılmayacak iyi şeyler yapın. Linç edilirsiniz. Bakın AHBAP ve Haluk Levent’e ne yaptılar ne kadar yaptılar ya da kimden çok yaptılar ona hiç girmiyorum ama diğerlerine rağmen ve diğerlerinden bağımsız yaptılar diye millet AFAD ile Kızılay ile kıyaslayınca. Sen misin bizden rol çalan deyip demediklerini bırakmadılar. Haluk Levent’in nerdeyse 7 yaşında bakkaldan çaldığı eitpufu konuşacak hırsızlığına delil olarak sunacaklar.

Kuran’da Bakara Suresinin 148. Ayetinde Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın… Diyor yaradan. Ama her zaman olduğu gibi biz iyilikte yarışmayı da yanlış anlıyoruz. Birbirimize çelme takmakla uğraşıyoruz. 10 binlerce insan enkaz altında kurtarılmayı beklerken iyilikte yarışmayı birbirimizi düşürmek, boğazlamak olarak anlıyoruz ve bununla uğraşıyoruz.

***

Hayırlarda yarışırken fırça da yiyebilirsiniz. Ne demiş Batman Vali Yardımcısı “Devlet büyüktür. Her yere yetişir. Sizin yardımlarınız yüzünden trafik oluştu. Sabırlı olsaydınız zaten yetişecekti. Kaydımıza girmeyen hiç bir yardımın kıymeti yok. Sizin düzensiz yardımlarınız iş planımızı bozdu”

Hiç bu kadar açık ifade edilmedi sanırım “Kaydımıza girmeyen hiç bir yardımın kıymeti yok” iyiliğinizin kıymeti yok, hayrınızın kıymeti yok. Neden? Çünkü kaydımıza girmedi çünkü bizim elimizle gitmedi. Sabredin siz. Ama enkaz altındakiler onlar bu kadar sabırlı olabildi mi? 

“Ayıp ama, bakın, Tanrı konuşmak için/ Sizin susmanızı bekliyor.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
Süleyman Aydın
Süleyman Aydın 2 yıl önce
Akıl ve vicdana dokunan güzel bir yazı.