- 31-12-2018 18:12
- 16002
Miladi takvimin sonlarına doğru yeni yılın başına yakın zaman dilimine gelindiğinde gündemimizi meşgul eden konulardan biri de yılbaşı kutlamalarıdır.
Bu kutlamaların dinimize göre tasvip edilecek hiç bir yönü yoktur.
Bazı kesim, kısım ve kişilerin yaptığı aşırı eleştiriler de doğru değildir.
İşi aşırıya götüren bir kısım kimseler yılbaşı kutlamalarını "kavme benzeme" boyutuna götürmesi düşündürücüdür.
Başka kavme benzemeyen neyimiz kalmış ki.
Deveye sormuşlar "boynun neden eğri" demiş ki "nerem doğru ki"
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)
Hadisini yılbaşı kutlamaları için delil yapanlar "kaş yapayım derken göz çıkarma" durumuna düşmektedirler.
Tüm zaman diliminde var olan; Faiz, Kumar, Zina, İçki, Cinayet gibi en büyük kötülüklere karşı mücadeleyi her zaman yapmak gerekirken sadece yılbaşı günü yapmak yanlıştır.
Haksızlık, kul hakkı, adaletsizliğe karşı bir varlık gösteremeyip sadece yılbaşında ahkâm kesip, mübalağa yaparak "başka kavme benzeme" diyerek insanları rencide etmek yanlıştır.
Akraba, komşu, yetim, miskin ve fakirlerle beraber olmayanların yılbaşı kutlamalarına şiddetle karşı olmaları fazla samimi değildir.
Önceki yıllarda gittiğim bir camide hoca efendi mimberede: "cebinde piyango bileti olan namaza gelmesin..." Derken aynı imamın cebimdeki kredi kartına sahip olması bir çelişki idi.
Yılın diğer zamanlarında oynanan; Toto, loto, iddia, milli piyango ve benzerlerine susanlar sırf bu günde bunları gündeme getirmesi doğru olsa da eksiktir.
İçkinin; üretimi, içilmesi, satılması yasal olduğu ülkemizde sadece yılbaşı günü gündeme getirmeleri ayrıca düşünülmesi gerekir.
Adama demişler "vur dedik öldür demedik ki" galiba bu ağır eleştiriler biraz fazla olmuş "kantarın topu" kaçmıştır.
Adama sormuşlar, "adın ne" o da "Muuusaaa" deyince, "benim adım da Musa ancak senin dediğin biçimde değil."
İslam'ın esaslarından olan; ahlak, Muamelat (insanlar arasındaki ilişkiler) can çekişirken ve adalet sorgulanır bir hal almışken Noel’in ne kıymeti var?
Batı'nın bize empoze ettiği yılbaşını anlatmaya çalışalım.
Zamanı; günlere, aylara ve yıllara bölmeye yarayan metotlara takvim denilir.
İlk kez Mısırlılar tarafında kullanıldığı tahmin edilen, Şemsi denilen, güneş sistemi esas alan ve 365 gün 6 saat olan Güneş takvimleri,
Diğeri Sümerliler tarafından ilk olarak kullanıldığı tahmin edilen 354 gün olan kamerî yani Ay takvimidir.
Türkler tarafından kullanılan ve güneş sistemini esas alan:
On iki hayvanlı ve büyük Selçuklu hükümdarı melih sah tarafından hazırlanan Celali takvimleri.
Kamerî ay sistemine göre kullanılan ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Mekke'den Medine'ye hicreti başlangıç olarak kabul edilen Hicri takvimi.
Osmanlı devletinde resmi ve mali işlerde kullanılmak üzere 19. yy başında yürürlüğe giren ve güneş sistemine göre olan Rumi takvimi.
Ve ülkemizde 1926 yılından bu yana kullanılan, güneş sistemini esas alan Miladi takvimini kullanmış/kullanmaktayız.
Önümüzdeki Pazartesiyi Salıya bağlayan gece miladi takvime göre yeni bir yılın başlangıcıdır.
Kültürümüzde, örfümüzde, gelenek ve göreneklerimizde 1926 yılından sonra kendine yer bulmaya çalışan ve oldukça başarılı olan yılbaşı kutlamalarıdır.
Protestan ve Katoliklerin 25 Aralık'ta, Ortodoksların ise 6 Ocak'ta yılbaşını yani Noel'i kutlamaktadırlar. Latince kökene sahip "Natalis"sözcüğünden türeyen "Noel" doğum günü, yıl dönümü manasına gelir.
Aralık 24 den başlayıp 6 Ocağa kadar devam eden ve 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gecede zirve yapan yılbaşı kutlamalarından uzak durmak doğru olanıdır.
Müslümanların yaşadığı ülkelerdeki gözyaşı ve acıları göz önünde bulundurularak kutlamamak en doğru olanıdır.