- 01-06-2016 19:48
- 30
Eski çağlarda insanlar süreyi belirlemek için parçalara bölmüşler.
Bunları yıllara, aylara ve daha küçük ölçüm birimi olan saatlere ve saniyelere ayırmışlar.
Zaman kavramı insanın süreyi doğru kullanabilmesi ve ihtiyaçlarını, belirli zaman dilimleri içerisinde karşılama gerekliliğinden doğmuştur.
İlk olarak başlangıç ve bitiş noktası güneşin doğması ve batması olarak ele alınmış.
Daha sonra felsefenin, matematiğin ve bilimin temel ilgi alanlarından faydalanarak oluşturulmaya çalışılmış.
Fizikçiler varsayımlar üzerinde bu kavramı tanımlayarak teoriler üretmişler.
Einstein’ın izafiyet teorisinden yola çıkan fizikçiler dünya üzerinde dört boyut olduğunu kabul ediyor.
Bu teoriye göre üç boyut olan uzunluk, yükseklik, genişlik ve dördüncü fiziksel boyut ise zamandır.
Matematiksel olarak da kabul gören 4'üncü boyut, diğer üç boyuta eşit değer taşıyor.
İnsanlar dünya üzerinde üç boyutta, her yönde hareket edebiliyorlar yani yukarı ve aşağı, sola ve sağa, ileri ve geri.
Fizikçilerin bu teorilerini anlamak, hesaplayabilmek bizler için zor ve anlaşılmaz gelebilir. Yalnız okuduğumuz bazı romanlarda ya da izlediğimiz filmlerde durumu kafamızda canlandırabiliyoruz.
Oysaki bizler zamanı sadece ileriye doğru akan geriye doğru hiçbir zaman hareket yönü olmayan bir kavram olarak kabul ediyoruz.
Yani fizikçilerin ilginç teorileri bizim için okuduğumuz kitaplarda ve izlediğimiz filmlerde kurgulanmış senaryodan başka bir şey değil.
Bizler için zamanın ileriye doğru akması, geriye dönüşün olmaması her geçen sürede zamanın biraz daha eksilmesi anlamı demektir.
Her şeyin bir zamanı vardır. Zaman sadece insanlar için geçerli bir kavram değildir.
Bir hayvanın, bir ağacın hatta her gün hiç durmadan ve şaşmadan dönen dünyanın da bir zamanı vardır.
Kısacası elimizdeki sürenin belirli ve kullanıldıkça azalan bir kavram olduğu anlamını çıkarabiliriz.
Tüketilen her şey gibi zamanı da tüketiyoruz. Ne geriye dönüp yaşadıklarımızı tekrar yaşayabiliriz ne de yaşadıklarımızı değiştirebiliriz.
Biz sınırlı ama çok değerli olan bu süreyi harcıyoruz.
Günümüz saatleriyle ölçülen zaman matematiksel olarak hesaplanınca geçmiş dönemde de yaşadığımız dönemde de aynıdır.
Oysaki matematiksel olarak aynı hızda akan bu süre yaşamımızda farkında olmadan ne kadar hızlı akıyor.
Saatler günleri, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalayıp duruyor.
Bizler de akıp giden bu zaman diliminde Sonsöz Gazetesi olarak 2. yılımızı devirdik.
Gündemin en yakın takipçileri olarak sizlere doğru haberleri iletmeye çalıştık.
Tarafsızlığımız ve objektifliğimizi koruyarak ilkeli habercilik yapmaya çalışan bir ekiple çalıştık. Sizlerin gözü, kulağı, dili olmaya çalıştık.
En önemli farkımızda ayrı düşüncelerde ayrı görüşlerde olmamıza rağmen aynı yerde sizlerle bulaşabildik.
Sonsöz ekibi olarak gücümüz farklılığımızdan oluşuyor. Bu platformda herkesin söyleyeceği çok şey var.
Bazen birbirimizle çatışsak ta birbirimizi dinlemeyi bildik. Temelimizde farklılıklarımıza saygı duymayı tercih etik. Aynı düşünmedik aynı söylemedik ama dinledik. Sizlerle Sonsöz’de buluştuk.
Zaman hızlı akıyor, zamanı tüketiyoruz yapılan hataları geriye doğru dönüp düzeltemediğimize göre güzel şeyler bırakmaya çalışmak en doğrusu.
Bizler de Sonsöz ekibi olarak doğru habercilikle sizlerin gözü, kulağı, dili olmaya devam edeceğiz.