- 25-10-2017 20:48
- 110
Sarı basın kartını saklamak için verdiler tabi. Göstermek mi aman ha bütün kapılar kapanır yüzünüze. Sarı basın kartını almak bir avantaj sanırsınız ama bir de bakarsınız ki elinizde dezavantaja dönüşmüş. Herhangi bir kurumun normal vatandaş olarak girebilecekken aracınızın önünde basın kartını gören güvenlikçi aldığı talimatın gereği sizi içeri almamakta diretebilir.
Ha bu güvenlikçi iyi niyetli biri ise “abi sana zahmet o kartı sakla öyle gir” diyerek sizi uyarır ve içeri alabilir. Ama yok değilse yandınız daha o kuruma giremezsiniz.
Beş gün önce yani 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününde “olmayacak bir şey oldu” demeyeceğim artık olmasına alıştığımız bir şey oldu.
3 gazeteci arkadaşımız daha önce yaptıkları bir haberden dolayı fişlenerek 21 Ekim tarihinde Batman Üniversitesi bahçesine kurulan Kitap Fuarını takip etmek için üniversiteye girmek isteyince engellendi.
Neden mi? Çünkü üniversite ve rektörlüğünün hoşuna gitmeyecek bir haber yapmışlardı. Peki, rektörlüğün tavrı işini yapmak için üniversiteye girmek isteyen gazetecileri içeri almamak mı olmalıydı. Sapla samanı birbirine karıştırmamak lazım.
Olmayacak denilen şeyi başardı Rektör. Batman’daki gazetecileri, gazeteleri, gazete derneklerini bir araya getirdi aynı tavırda hepsini birleştirdi.
Herhangi bir kurumun bir gazeteciye işini yapmasıyla ilgili güçlük çıkarması kabul edilemez. Velev ki gazeteciyi sevmesin ya da yaptığı haberi doğru bulmasın. Kurumun ya da kurum yetkililerinin yapması gereken, söz konusu haberle ilgili haksız ve hukuksuz bir yaklaşım olduğunu düşünüyorsa davacı olur. Eğer cezalandırılması gereken bir yanlışlık devletin mahkemeleri cezalandırır.
Öyle olmaz da her birimiz elimizde bulundurduğumuz yetkileri sömüresi bir şekilde kendi yargımızla hareket edersek ortalık darağacından ve darağacında asılan masumlardan geçilmez olur.
Benim de mensubu olduğum Batman Çalışan Gazeteciler Derneği “yaşananlar, özgür habercilik anlayışına darbedir” başlıklı bir açıklama ile Üniversite yönetiminin tavrını kınadı:
Yaptıkları haberden ötürü basın mensuplarının çalışmalarının engellenemeyeceğine dikkat çeken Atay “Meslektaşlarımız, daha önce üniversiteyle ilgili yaptıkları bir haberden ötürü üniversite yönetimi tarafından yasaklılar listesine alınmış, kitap fuarını takip etmek üzere kampüse girmek istedikleri sırada güvenlik görevlilerince engellenmiştir. Güvenlik görevlilerinin whatsap grubunda fotoğrafları paylaşılan ve üniversiteye alınmamaları konusunda haklarında talimat verilen muhabir arkadaşlarımız hem gazetelerini hem de bünyesinde çalıştıkları haber ajansını temsil etmektedir. Bu yapılanlar, sadece 3 muhabir arkadaşımıza değil, kentte görev yapan tüm gazeteci meslektaşlarımıza yapılmış bir ayıptır. Yurdun neresinde olursa olsun, hangi sebeple olursa olsun, basın mensuplarının özgür habercilik yapmasını önlemeye dönük tüm tutum ve tavırları kınıyoruz. Tam da basın özgürlüğünün konuşulduğu 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nde bu yaşananlar, üniversite yönetimi açısından utanç vericidir. Bu haksız tutumun takipçisi olacağımızı belirtiyor, üniversite yönetimini özür dilemeye davet ediyoruz” dedi.
Evet, işin komik tarafı şu ki kurum müdürlerinin 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününü kutladıkları bir gün, basın özgürlüğünün konuşulduğu bir gün bu yaşanan olay her birimize ne kadar özgürlük tanındığının resmidir. Şimdi birileri çıkıp da her zaman ki ezberlerini tekrarlamaz umarım: Zamanlama Manidar.
Tüm bu yaşananların belki de tek bir güzel yanı var. O da gazetecilerin kenetlenip birlik olması ve yapılan haksızlığa karşı ortak bir duruş sergilemesi.
O zaman tüm meslektaşlarımın geç de olsa 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününü kutluyor daha özgür çalışma olanakları diliyorum.