ZAVALLIYIZ BİZ

Geçtiğimiz on gün içerisinde iki vaka var ki zavallıyız dedirtti bana.

Önce Anne-Marie Nicholson adlı İngiliz şarkıcı ve söz yazarının bir anda tüm Türkiye’de tanınır olması ve her yerde Rockabye adlı şarkısının çalınmaya başlamasıyla ilgili birkaç şey söylemem gerek.

Smule adlı telefon uygulaması üzerinden yapılan düette önce video paylaşım sitelerinde, sonra da sosyal ağlarda paylaşılan, videoda ekran ikiye bölünüyor ve bir tarafta Anne Marie şarkıyı okurken ekranın sağ tarafında ise dünyanın farklı yerlerinden farklı insanlar eşlik ederek düet yapılıyor.

İşte o yerlerden biri de Cizre ve sözüm ona Anne Marie’ye eşlik eden de Cizreli Mehmet Ali. Basın mensuplarının aşağılayıcı ifadesiyle Türkiye’nin sıfır noktası Cizre’den bir Kürt.

Ne onur ne gurur ama!

Sonra Singapur’dan başörtülü bir genç kız Citra Utami ne garip ki Mehmet Ali makaslanıp alınmış gibi aynı görüntülerde Anne Marie adlı şarkıcıya eşlik ediyor gibi düet yapıyor.

Ya da yine aynı şekilde Mehmet Ali’nin yerine başörtülü Fyrda Lesmana olabiliyor.

PR çalışması yani public relations onun da yani’si halkla ilişkiler çalışması tam da budur. Kendinizi dünyaya dinletmek isterseniz gelişmekte olan ülkelerde sıfır noktasından (!) bir insan seçersiniz.

Bu insanı seçerken doğru kimlikler seçmelisiniz ki o kimlik mensuplarının hepsi bir İngiliz şarkıcıya eşlik etmenin gururunu iliklerine kadar hissetsin.

Onun için seçilecek kişi alt sınıftan, ya da dışlanmış, azınlık ya da öteki olmalıdır.

Türkiye’de Kürt, Singapur’da başörtülü gibi.

Yapılan düetin videosu sosyal medyada o kimlik mensuplarının gururuyla yeterince paylaşıldıktan sonra o ülkeye gider verdiğiniz konserde Mehmet Ali ya da her kimse o kişiyi sahneye çıkarıp bir de sahnede düet yaptınız mı tamamdır.

Ondan sonra bütün ülkede bir anda, söz konusu şarkınız bütün radyo ve televizyonlarda, bütün eğlence mekanlarında, aklınıza gelebilecek her yerde bangır bangır çalmaya başlar.

Neden? Çünkü biz zavallıyız.

Neden? Çünkü bir İngiliz şarkıcının bizimle düet yapması onurlu bir şeydir sanırız.

Tıpkı geçtiğimiz hafta artık podyumlarda yer bulamayan bir mankenin Batman’a gelerek bir işyerinin açılışına katılması ve bu açılışta insanların onunla fotoğraf çekip sosyal ağlarında paylaşma yarışına girmesi gibi.

Zavallıyız biz.

Bir mankenin hem de podyumlarda artık esamesi okunmayan bir mankenin Batman’dan fotoğraf paylaşması bile bizi mutlu edip gururlandırabiliyor.

Bu kadar mı ilgi ve alakaya şefkate acıktık ki tutup da bir manken eskisinin iki fotoğraf ve övgüsüne aval aval mutlu oluyoruz.

Nasıl bir aşağılık duygusudur ki bizi böylesine esir almış.

Onca güzel müziğimiz onca güzel sanatçımız insanımız varken böylesi PR tuzaklarına gelebiliyor atılan yemlerle oltaya gelebiliyoruz.

Desem ki Agit Işık’ın yeni müziklerinden haberdar mısınız? “Hayır” diyeceksiniz?

Desem ki Mehmet Atlı’yı dinlediniz mi? “Belki” diyeceksiniz.

Yavuz Ekinci’yi okudunuz mu? “Sanki” diyeceksiniz.

Neden? Çünkü onlar bizden çünkü onlar ne İngiliz ne de podyum mankeni.     

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ